öngörebilecek

öngörebilecek

"Will be able to foresee."

Here, 'öngörebilecek' emphasizes the ability of a leader to foresee future outcomes, highlighting predictive skills.

Bu kararı alırken gelecekteki sonuçları öngörebilecek bir lider gerekir.

We need a leader who can foresee the future consequences when making this decision.

In this sentence, 'öngörebilecekleri' is used to describe the limits of the foreseeing capabilities of experts.

Ancak uzmanların öngörebilecekleri dışındaydı bu olay.

This event was beyond what the experts could foresee.

Here, 'öngörebilecek' signifies the increased ability to predict or anticipate scenarios due to technological advancements.

Gelişen teknolojiyle insanlar daha fazla olasılığı öngörebilecek duruma geldiler.

With advancing technology, people have become able to foresee more possibilities.