sürüp

sürüp

"To continue" or "to last."

Here, 'sürdük' from 'sürmek' is used to indicate 'to move or push forward.'

Aracımız bozuldu, ancak iterek kısa bir mesafe daha ileri sürdük.

Our vehicle broke down, but we managed to push it a little further.

'Sürüp' in this sentence implies 'to continue or be ongoing.'

Bu tartışma hâlâ sürüp gidiyor, bir sonuca ulaşamadılar.

This discussion is still ongoing; they couldn't reach a conclusion.

Here, 'sürüp' involves skimming or glancing quickly at something.

Sabah kahvaltıda kahve içtiğim sırada gazeteyi gözden geçirip sürüp süpürdüm.

During breakfast, while drinking coffee, I skimmed through and tidied up the newspaper.